13 Eylül 2011 Salı

--

Perşembeden beri yazmamışım. Klasik yenilince tadın kaçması. Gruptan çıkmayı çok da hak etmemiştik zaten. Her maçın son topa kalması çok da kabul edilebilir bir şey değil, Orhun Ene'nin de dediği gibi. Orhun Ene gayet başarılı olacak, ileride. Sanki Tanjevic geldiği gibi başarıdan başarıya koşmuş gibi yorum yapıyor bazı insanlar. çok garip. Bi de yıllarca Tanjevic'e saydırmamışız gibi "keşke Tanjevic olsaydı.. :((" yazıları, çok sinirlendiriyor beni. Tamam hafızada sorun var da, bari sus, yorum yapma. Bugünkü basın toplantısındaki prim konusu ise çirkindi. Sorumluluk yarattığı için oynayamamak falan nedir. neyse. Hidayet kendine gelmeyecekse bıraksa, Kerem her şekilde bıraksa, Cenk bi daha alınmasa hayat bayram olur mu bilmiyorum. -Orkun Çolakoğlu'nuın yazısını okuyabilirsiniz, ben de hemen hemen aynı düşünüyorum .http://www.orkunco.com/2011/09/12/elestirme-demiyorum-yine-elestir/ -

Rusya-Makedonya maçı baya iyiydi. Basketten pek de anlamayan babam bile "eeh nasıl yani? Diğer grubun 1.lık maçı mı bu" dediyse de başlarda, sona doğru gayet heyecanlıydı. Monya. Son saniye küçük basketbol melekleri yanındaydı herhalde.

Slovenya'nın gruptan son sırada çıkıp, yarın İspanya'yla karşılaşacak olmasına ise isyanım var! Pof gerçi bizim gruptan kim gitse dert ya. "We have nothing to lose against Spain, but only to gain.. We might finally explode.." demiş Sasa Ozbolt Slovenya'dan. Slovenya'yı hiç izlemedim bu turnuvada ama yeşil formalarıyla o mükemmel seyircileri yine yerlerini almışlar. Sırbistan falan gelse hadi bi derece süpriz yapabilirlerdi de, İspanya'yla zor. Boki de gitmiş Litvanya'ya, allahım ne tatlı bi millet. "hadi inşallah"
Ntvspor sağolsun biz elendikten sonra pek de maç göstermediği için izleyemiyoruz.

Yarın Fransa-Yunanistan maçı da zevkli olabilir. Zaten bu turnuvalarda 2-3 maçları en zevk verenler oluyor herhalde. Sırbistan Rusya da güzel aslında. Hadi bakalım.

Bizim oyuncuların dönüp de kendi takımlarıyla antremana bile başlaması garip de gelmiyor değil.
görüşürüz.

8 Eylül 2011 Perşembe

PG

Dün point guarda doyduk herhalde. Tony Parker, Teodosic, Jasikevicius..-Kalnietis de gayet iyiydi.

Bizim hezimetimizin nedeni de oyun kurucu diyebiliriz sanırım. Kerem Tunçeri yine kritik bir üçlük kaçırdı ya hani neyse ki bu sefer doğru atışı bulup da kaçırdı. Ender'in oyununu ne kadar sevmesem de dün yardımı oldu. Sinan da oyunda olduğu sürede savunmada iyiydi.

Kimse söylemeden ben söyleyeyim: Bizde bi Tony, Teodosic olsa....
Doğuş başarabilir mi bunu bilmiyorum, çok izleme fırsatı bulamadım. Savunmada iyi ama hücum zekasını daha izleme fırsatı bulamadık. Efes'te oturtmazlar da umarım..

Basketbolda savunma çok önemli, ben de en çok savunmadan zevk alıyorum AMA arada bir de topu fileden geçirmek lazım. Özellikle kritik anlarda. Son periyotta Fransa o derece fena hücum etmese fark iyice açık olacaktı ya.. Tekrar söylemek beni de sıktı ama yine dış atış sevdası yine.. Ömer Aşık faulle biten hücumları basket faul yapabildiğinde daha büyük adam olacak.

Yorgunum biraz, dağınık oluyor yazı. İspanya-Almanya maçını şirkette takılıp duran bir yayınla internetten izledik. "Gasol kardeşler" kalıbını bırak artık sevgili Murat Kosova; Dalton kardeşler gibi..

Litvanya-Sırbistan maçı ise tenis maçı gibiydi. Top bi o potada bi bu potada. 90-100 haha. Maçın hakemleri Lamonica ve Latisevs'i görünce eski dost görmüş gibi oldum. İkisi de pek tatlı adamlar.
-bugün patlayan hakem olaylarındaki hakemlerden hiçbiri geçen seneki şampiyonada yoktu-

Yarın İspanya Sırbistan güzel maç olacak. İspanya yense de kısmen rahatlasak. Elenir mi Sırbistan ne diyoruz.

Bu geceki Slovenya -Yunanistan maçı ise. . Ah.. Yunanistan da atamadı atamadı, son dakika şansı döndü. Slovenya'ylaydı kalbimiz de olmadı. Blok manyağı oldu Yunanlar ama..

Çok yorgunum uzatamıyorum. Emir olayında konuşmak gerekirse; böyle kıçı çıka çıka oynayan bi adam öyle açıklama yapar mı allah aşkına..

6 Eylül 2011 Salı

Neler Oluyor!

Merhaba!

Dün neler oldu öyle! Böyle bi heyecan olamaz. Zaten gönülden bağlı olduğumuz güzel Britanya adası güldürdü önce bizi, sonra bizim 12 Dev Adam!

Önceki gün mızmızlanıp tüm aileyle kavga ettikten sonra Polonya hezimetimizle baktım bugün tüm aile ruh hastasıymışım gibi davranıyor bana. Osman'ı - "Öyle bi geçer zaman ki- izlemek ister misin? Maç var mı bu gece? Biz futbol maçını diğer televizyonda izleyelim.." Dünkü İspanya maçından sonra onlar da yeterince gaza gelmişler sanırım.

İşten 1-2 saat erken çıktım bi arkadaşımla buluşup akşama da Jamiroquai'e gidebilmek için. 5 dakikada duş aldıysam, artan zamanı da Büyük Britanya - Polonya maçını izlemeye ayırdım. Ben hayatımda bu kadar az heyecanlanmışımdır. Geçen maçlardaki totemlerimi bozdum, artık işe yaramıyorlardı :) Geçen seneden kalma şampiyona havlusunu hiç ellemedim, hiç alkışlamadım, oturduğum koltuktan kalkmadım! Bunu itiraf etmek zor ama izlemediğim kısımlarda tuttuğum takım daha başarılı oluyor. Maçları izlememem gerekiyor sanırım.
Büyük Britanya maçı! Allahım! İlk periyodu online score boarddan takip ettim, download izlemek gibi bi şeydi. Polonya'nın daha çok asılmasını bekliyordum ne yalan söyleyeyim. Tamam Britanya da hiç bırakmadı ama Polonya için ölüm kalım mücadelesiydi bi yerde.

Sevgili Deng! Gel sana güzel manzarada her türlü Türk yemeği; anneanneden falan hem de. Freeland de davetlimiz. Sine Büyüka olsun, biz olalım ona da Türk kızları olarak yeterli komplimanda bulunduğumuzu düşünüyorum. Saolsun o da beklentilerimizi boşa çıkarmadı, inanılmaz bir yüzdeyle oynadı.
Sinirler öyle rahatlamıştı ki artık İspanya maçını çok da önemsemiyorduk. Evet evet puanlar taşınıyor, ama hiç üst gruba çıkamama ihtimaliyle karşı karşıyaydık yarım saat önceye kadar. Zaten yenileceğiz düşüncesiydi çoğu kişi. Litvanya maçındaki İspanya'yı izlemiştik bi kere.
O kadar da felaket başlamadık. Yani Litvanya gibi acı çekmiyorduk bi kere. Patır patır üçlükleri sokamıyordu Navarro. İlk yarısını izledim çıktım evden. Eve girdiğimden daha hazırlanamamış haldeydim zira duş al-televizyona koş- saç kurut- televizyona koş derken ne ne giydiğimi biliyorum ne ne yaptığımı.

Bizim maçın 2.yarısını radyodan dinledim. Orkun Çolakoğlu gayet başarılıymış. Bi Murat Murathanoğlu-Kosova gazı olmadan milli maç takip etmişliğim yoktu şimdiye kadar. Bi ara o kadar sakindi ki gerçekten İspanya'yı yendik mi diye kendimi sorguladım. Tavsiye ederim, çok sakin ve dinlenesi anlatıyor Orkun. Radyodan basket maçı dinlemek garipti aslında. Motorda kendi kendine gülen, zıplamamaya çalışan biri gördüyseniz o benim. İskelede arkadaşımı beklerken maç bitti. Yoldan geçenler neden sırıtıyorum diye anlamaya çalışırken, Müge ve Esra'yı arayıp bi de helele diye zıplamaya başladım. Bu sabah maçın son periyodunu izledim de, Murat Kosova neler yapmış öyle :) 1 günlük ara onun da ses tellerini dinlendirmesi için iyi oldu..
Çok garip bi takımız gerçekten. Turnuva öncesinde öyle bir yorum vardı, Türkiye ilk turda elense de, finale çıksa da şaşırmam demişti birileri. Gerçekten de. Dalga mı geçiyorsunuz abi bizle? İspanya maçına konsantre olmuştuk Polonya maçından önce- hatalıyız diye açıklama yapıyorlar bi de. Abi bizi düşünün azıcık. Bu kadar heyecanı kaldırmaz bu bünyeler. Hem Britanya maçına heyecanlan hem bize. Yok yani.

Emir'cim, canım. Gördüğüm yerde sarılacağım herhalde kendisine. Ayrıca Sinan'ın sonunda devreye girdiğine de çok seviniyorum. Cenk de benchte oturarak en büyük katkıyı verdı. Cenk ve İzzet'le 10 kişi gibiyiz. İzzet 3-5 seneye çok işimize yarayabilir ama..

İkinci grup. Nasıl süper maçlar geliyor! Bencilce söylemek gerekirse, 2. çıktığımıza sevindim ben. 2.nin maçları saat 18.00'da olduğu için. İşte maç izleme çabası acı verici olacaktı. Demişken! yarın 3'te başlayan toplantı olduğunu hatırladım. İspanya-Almanya maçının bi kısmı kaçacak..

notlarnotlar: -Jamiroquai'i kaçıranlar üzülsün :/ ben de maçın yarısını kaçırdığım için üzgünüm ama, konser baya iyiydi.
-Efes kombineleri satışa çıktı.
-iii. Richard (Kevin Spacey'li olan) biletleri satışa 11'inde çıkıyor.
-Llull nasıl bir soyaddır. llull.

Yarın yine mutlu bi şekilde görüşmek üzere,
öperims.

4 Eylül 2011 Pazar

Moraller Sıfır

İşin tadı baştan kaçmasaydı keşke..
Çok çok yorucu bi maçtı. İlk periyot rölantide oynuyoruz, yarına hazırlanıyoruz kafası olduğunu düşünüp durduk; maç başa baş gittikçe oyuncular yoruldu. Hakemler bi saçmaydı. Tabii herkesin söylediği doğru, sen işini hakemlere bırakmayacaksın. Tamam da 7 sayı öndeyken, gaza gelmişken; hakem eşitliği sağlarsa takılırız tabii hakeme. 1 sayı gerideyken kullanılan son hücumu Orhun Ene'nin çizdiğini sanmıyorum. Aslında orda çizilen bi' şey de yoktu ya, top sektir-kimseye veremeyince üçlük salla bizim en karakteristik oyun tarzımız.

Enes ve Emir, -muhtemelen- kısa süren şampiyona maceramızın  en büyük artıları olacak. İzzet yerine Doğuş ya da Furkan, nasıl değiştirirdi bu tabloyu bilmiyorum, ama değiştirebilirdi.
Sinan Güler'i çok seviyorum, yani seviyorum cidden. Ama ameliyat olduysa, oynayacak durumda değilse neden getirildiğini anlayamıyorum. "Sinan'ın büyük fedakarlığı" falan diye başlık atıyorlar bir de. E iyi de hem onai hem takıma kötülük oldu bu durumda yeni ameliyat olmuş Sinan'ı getirmek. Tamam sürekli kadro değişmez falan filan da, kimsenin tekelinde de olmamalı milli takım. Keza Cenk Akyol, bu sene kendine göre iyi bile olsa, şimdiye kadar kredisini çoktan tüketmiş olmalıydı..

Çok sinirlendim çok çok. Geçen sene hakemleri tanıdıktan sonra hakemlere laf etmiyor, Murat Murathanoğlu'nun abarttığını söylüyordum. Ama bugün cidden saçmaydı. Ki hakem komitesi başkanı dünyanın en tatlı İstanbulseveri.
Şimdi yarın Britanya'nın Polonya'yı yenmesini bekleyeceğiz bakalım.

İspanya'yı izliyordur umarım bizimkiler, basketbol budur diyebiliriz. İlk yarı resmen madara ettiler Litvanya'yı. Navarro'cum tatlım ne yapıyorsun.

Tadımız kaçtı, evdeki herkesle kavga ettim ufak bi ergen gibi. Neyse sonra evi tatlıya bağladık da, şampiyona ne olacak bakalım.. Yunanistan garantilemiş üst gruba çıkmayı, İtalya da çıkamamayı.

Dip not olarak da İhsan Bayülken'in artık sıktığını belirtmek isterim. Yeter, sürekli karamsar, sürekli "bunu attırmayalım" demek. E tamam o yorumu evde ben de yapıyorum. Bunu attırmayalım, diğerini atalım. Eveet basetbol oynanıyor farkındayız. Kaan Kural'lı maçları özledim.

Yarın Jamiroquai'ye gideceğim için İspanya maçını izleyemeyeceğime çok üzülüyordum ama dedim ya tadım kalmadı zaten önemi de kalmadı. Orhun Ene'ye saydıranlara ise gıcığım. Orhun Ene, hala cansın, sakın bırakma.

Hadi Britanya..

2 Eylül 2011 Cuma

Bravo 12 Dev Adam!

İnsan sinir oluyor tabii böyle maçlardan sonra. Çok yaklaşıp da başaramamak sıkıyor insanı. E ama ev sahibi olmanın avantajını geçen sene yeterince yaşadıktan sonra, çok da serzenişte bulunmamalıyız bence. Seyircinin baskısı ve hakemlerin az yardımını geçen sene bol bol kullanmıştık.
Maç sırasında "2 kişiyle mesajlaşma, 1 skype, ekşi sözlük-twitter takip etme"ye ek olarak bi de 2 haftadır görmediğim bir arkadaşım evime gelince daha çok bağırma kısmına konsantre olabildim sanırım.
Her zamanki gibi dış atışlarla başladık. Yüzdemiz tamam bi daha böyle olmaz falan ama bu kadar zorlamak neden ben turnuvanın 3. gününde, milli takımı takibimin  10. yılında hala çözemiyorum. Harun Erdenay, İbrahim Kutluay tamam sürekli bunu yapıyorlardı ama, tatlım giriyordu o atışlar.
Ömer Aşık'a kaç kere helal olsun sanaa diye bağırdığımızı hatırlayamıyorum. Gerçekten iyi ki Ömer Aşık var. Keşke pota altına biraz daha soksak da o topu.. Ya tabii ki hepsi benden kat kat iyi biliyor da, Kerem Tunçeri-OYUN KURUCU- eline topu aldığı gibi kaç kere 3lük salladı öyle.. Bu arada son haberlere göre iyiymiş ama yürekler ağızlara geldi. Ayağa kalkıp aynen yere düştüğü an arkadaşım da aman Allah korusun diye tahtaya vuruyordu. Maç sonrası ambulansla hastaneye götürüldü, son haberlere göre sorun yokmuş. Kerem oyundan çıktıktan sonra Ender'e kalmak dertti tabii. 15 saniye kala harcadığı 4 saniyeyi hala da anlamıyorum mesela. Şu durumda Doğuş'un varlığı yararımıza olabilirdi. -Ender'in oyununa nedense güvenemiyorum, nedense-
Emir gerçekten inanılmaz katkıda bulunuyor, ağzımızı açık bırakan çoğu pozisyonda parmağı var resmen. Bu sefer kaybetmemize neden olan bi kaç hareket de yaptı ama özünde bu bir takım oyunu. Ve Emir gelecekte bizim en büyük parçalarımızdan olacak.
Herkesin merak ettiği gibi Sinan'ın neden girmediğini merak ediyorum ben de. İyi gözükmedi geçen sürede fakat grup maçında bile oynatılamayacak durumda olsa götürülmezdi herhalde. Bi de Hidayet'in o zorlama atışları neden yaptığını da merak ediyorum. Şu cümleyi kurunca aklıma direk geçen sene oynadığı reklam geldi, hadi hayırlısı.

Karşı grup da ne çirkin allahım. Fransa Almanya'yı yenmiş bugün. Rakip her durumda çirkin. Sırbistan en istemediğim sanırım. Teodosic geçen sene bizimkilerin üstüne tükürmeyecektin, yapmayacaktın bunu keleş. Onların başta geçen sene kaynaklı ama bize karşı daimi hırsları&çirkeflikleri en karşılaşmak istemediğim.

İspanya - Büyük Britanya tahmin edilebileceği gibi inanılmaz sıkıcıydı. 2. çeyrek sonuna kadar kısmen başa baş gitme durumu mevcuttu ama eh hadi abi oynayalım da bitsinci İspanya mahallenin abisi olarak 3. periyotta oyunu bitirdi. Gruptan hala 1. çıkma ihtimalimiz var. Bakalım pazar günü Litvanya-İspanya maçı heyecanlı olacak. Polonya ise Portekiz'i yenmiş beklenildiği gibi, dünya tatlısı Polonyalı arkadaşlarım adına sevindim.

Büyük umutlar uyandırdı bu maç, teşekkürler 12 Dev Adam. Daha yeni başladık nasılsa değil mi.. Bi de geçmiş olsun Kerem!

saha içi loca - blok:14 - sıra:2 - koltuk:7

Efenim bendeniz blogdaki 2. ve son kurucu üyelerden özünde futbol delisi ama yer yer de basketbolla muhatap, her türlü konu hakkında birkaç çift lafı olan küçük sofu, iyi günler.
Duyduk ki İstanbul’da A Milli Basketbol Takımı’mız Adidas Cup kapsamında maç yaparmış. E ne duruyorsun helva yapsanaaaaa helva yapsanaaa adlı güzide eser kulaklarda çınlarken dedik ki abi gidiyo muyuz evveet gidiyoruz. Bize maç olsun da çamurdan olsun(bi de bize her yer Abdi İpekçi). Geçen sene Dünya Şampiyonası’nda milli takımı canlı canlı izleyememenin verdiği dayanılmaz ağırlık sebebiyle ben her türlü milli maça varım derdim zaten. Hemen Yeni Zelanda maçı için biletler alındı, Abdi İpekçi Spor Salonu’na gidiş için yol haritası çıkarıldı, bir önceki ve bir sonraki gün de maça göre şekillendi.
Düştük yollara. Baya da dere tepe düz gittik. Abi rica edicem ısrar etmeyin yol muhabbetine hiç girmek istemiyorum, zira 22 yaşında insanlara çocuk kilidi uyguladık, konusu açılınca kendimi iyi hissetmiyorum, anladınız siz onu. Zeytinburnu sınırlarına girdiğimizde yalan değil heyecanlandım. Hazırlık da olsa milli takım izlemenin keyfi, mutluluğu, eğlencesi bi başka olucaktı, oldu da.
Daha otoparkta “kaf kaf çek”en ben, oyuncular ısınırken dişlerimi falan sıkıyordum. Kerem Tunçeri abimiz,canımız yine full konsantre maçı bekliyordu, 3lüklerin kralı, tatlışların tatlışı tantunici Ömer Onan ışıl ışıl gözlerle neşeliydi yine ve ”celebrity crush”ım Cenk Akyol’un da gözler fıldır fıldır yaramaz çocuk misali turnikeler falan takılıyodu.
Daha sonra uzun uzun magazin kısmına dalışlar yükselişler yaparız diyerek kısa kesiyorum aydın havası oluyor ve maça geçiyorum.
Aşırı önden -bench arkası- izlemenin yarattığı dikkat dağınıklığının da etkisiyle ilk periyottan pek bişey anlamadık. Sonra toparlanıp ciddi ciddi oturduk maçımızı izledik ki, sizinle daha ilk yazıdan aramızda yalan dolan olsun istemem, hayatımda daha baygın maçlar da izlemişimdir ama şimdi aklıma gelmediği için Türkiye-Yeni Zelanda maçı ilk sırada yerini aldı. Skor açısından eh canım fena da değil işte derdirten ama görsel olarak izlemesek de olurmuş dediğimiz bi maçtı. Kerem Tunçeri’nin asistini smaçla sonlandıran yeni nesil bombası Enes Kanter’e de şık hareketlerinden dolayı teşekkürü borç bilirim. O güzel hareketi açın izleyin derim, dost tavsiyesi.
Totalde pek iç acıcı olmayan bi basket izleyip dönüş yoluna geçtik. Lan dedik bu basketle dedik acaba dedik of dedik pof dedik,içimiz kararmadı değil. Yine de içten içe biliyorduk ki bizim DEVler şampiyonaya başlamadan açılmayacak, neler yapabileceklerinin spoiler’ını verip heyecanı kaçırmayacaklardı. Geçen seneden sonra beklentilerin yükseklerde olduğunun herkes farkındaydı. Millilerin de ellerinden gelenin fazlasını yapmak için parkeyi gıcırdatacaklarından bir an bile şüphe etmemiştik.
Şampiyona başladı, ilk iki maçta Yeni Zelandayla olan 70-64lük galibiyete nispet yaparcasına şovlara giren takımımıza yollarda geçen bir günümüz feda olsun beeeh.
Son maçımızın final maçı olması ümidiyle, yine loloy loloy maddi manevi diye haykırıp muhahaha diye gülmek üzere, sonraki maçta görüşmek dileğiyle…
p.s. : son paragraftaki aşk mektubu bitişindeki 3 nokta tribi kadın duygusallığı örneğidir,saygılar.
sofu

1 Eylül 2011 Perşembe

Şampiyonada ilk 2 gün

Hazırlık maçlarındaki başarısızlıklardan sonra medyada alakalı alakasız herkes ağzına geleni söyledi, çocuklara demediğini bırakmadı her zamanki gibi. Bende de bir şüphe oluşmuştu aslında. Şampiyonanın ilk günü rahat geçen Portekiz maçı ve bugünkü Büyük Britanya maçı sonrasında içler biraz rahatladı, "şampiyon olucaz!!" diyenler çıkmaya başladı. Umarım ilk başarısızlıkta yine yüklenmezler, başta Orhun Ene olmak üzere çalışan hiç kimseye.

Gün 3 periyodu inanılmaz sıkıcı geçen İspanya - Polonya maçıyla başladı. Polonya'ya kişisel sempatim olduğundan -ve İspanya büyük rakip olduğundan tabii- Polonya yensin diye bekledim, bi yandan da mazlumun yanında olmaktan her zaman zevk alan Türk insanı olarak. Son periyot neredeyse heyecanlı bile geçti. Gerçi İspanya pek de oynamadı ya. Motive olmuş olsalardı böyle olmayacağını biliyoruz tabii ki. 2 takımın da 3lük yüzdeleri yerlerde sürünürken, serbest atışları gayet iyiydi. Geçen sene bi kaç cümle konuştuğum Pau Gasol'cüğümüzün 29 sayısı, ve kalplerin yakışıklı Navarro'nun pıt pıt attığı üçlüklerle rahat rahat götürdüler uzun süre. Hayır yılların bebetosu, Ricky Rubio'nun 16 dakikada tek yaptığı şey bir(1) top çalmaktı. Yeteneğin de bebetoluğun da gitti mi sevgili Rubio? Neler oluyor, o sakal neden uzuyor?  O saç kesimi kimin fikri!

İspanya bugün de rahat bir şekilde Portekiz'i geçmiş. Baktığım kısımlar o kadar sıkıcıydı ki, o sırada Doktorlar izlemiş olabilirim. Pau Gasol yarın dikkat etmeliyiz Britanya dün Litvanya'yı zorladı gibi bi twit attı  maçtan sonra. O sırada da biz Britanya'yla oynuyorduk, biri "aç da maçı izlee, ne yapıyoruz gör" gibi bi twit atmış, baya güldüm.

Dünden devam edersek. Bizim maçın da pek eğlenceli olduğu söylenemez. Ömer Aşık'ın sağlığına duvacıyız bu 3 hafta. Anneanneme söyleyeceğim benim için ettiği her türlü duayı ona yönlendirsin. Serbest atış sorunu da kısmen azalmış gibi. Geçen yılda gayet güçlenmiş, kendine güveni gelmiş gibi. Ekşi Sözlük'te "Ömer Aşık'a aşık olmak" gibi başlıklar açılmakta, aman gençler dikkat edin Arizona güzeliyle kötü olmayalım.
Bugünkü Britanya maçını ise "ho ho ho" diye izledim resmen. Dış atışları hiç sevmem aslında. Bugün o yüzden çok da güvenemedim takıma. Özellikle ilk periyotta eline alan 3lük salladı, neyse ki potayı buldu. İlk periyotta 5/11'di üçlükler. Ben bizim takımda en çok üçlük atana özel bi ödül olduğunu düşünüyorum yıllardır, yoksa dıştan bu derece zorlamazlar. Umarım turnuva boyunca girmeye devam eder tabii.
Maçta kendine güvenli Ömer dışında, Enes de en büyük kazanımlarımızdandı. Diğerlerinin onu oynatmaya çalışması, onun da akıllı bitirişleri takdir edilesiydi. Buna bugün de devam etti.
İzzet konusunda, Furkan'ın alınması gerektigini düşünenlerden olduğum için belki, ısınamıyorum çok. Vücudu o kadar kuvvetsiz görünüyor ki, iyi niyetinin önüne geçiyor. Murat Murathanoğlu ve İhsan Bayülken'in İzzet'in yaptığı iyi-kötü her harekete kehkeh diye gülmesine ise gıcık oluyorum, o ayrı.
Uzun yazılar sıkıcı olduğu için uzatmak istemiyorum aslında. Cenk ve Ender'in aynı anda oyunda oldukları zaman bi titreme geliyor bana, göz seyirmeye başlıyor ama yıllardır öğrendik buna gögüs germeyi..
Emir hakkında kesin görüşlerim yok aslında. Devşirme tamam da, bu kadar geç devşirme hakkında ne düşündüğüme karar veremiyorum. Bugün inanılmaz iyi olduğunu ise biliyorum.

Günün son maçı Litvanya - Büyük Britanya da yine yeterince sıkıcıydı. Yine de bizim grupta günün en heyecanlı maçıydı. Kızıl-sarışın İngiliz oğlanları yerine bi dolu kara kuru adam getirmeseler iyiydi. Litvanya'yı da yeriz biz, bizim gibi maçına göre inanılmaz gaz olmazlarsa. Saatin 2:30 olması itibariyle, beyin çok da çalışamamakta an itibariyle.

Unutmadan söylemek gerekir ki, günün yakışıklısı Büyük Britanya'dan Freeland'dir bence. C grubundaki maç hakemi David Chambon'a ise bir gün ayrı bi post ayırmak lazım, dikkat edin kendisine, anlayacaksınız.

Not: 2. evim Slovenya dün Bulgaristan'ı bugün Ukrayna'yı geçti. Maçlar hakkında yorum bile okumadığım için sadece mutlu olduğumu belirtebiliyorum :)

Öperim şimdilik,
ece.