2 Eylül 2011 Cuma

saha içi loca - blok:14 - sıra:2 - koltuk:7

Efenim bendeniz blogdaki 2. ve son kurucu üyelerden özünde futbol delisi ama yer yer de basketbolla muhatap, her türlü konu hakkında birkaç çift lafı olan küçük sofu, iyi günler.
Duyduk ki İstanbul’da A Milli Basketbol Takımı’mız Adidas Cup kapsamında maç yaparmış. E ne duruyorsun helva yapsanaaaaa helva yapsanaaa adlı güzide eser kulaklarda çınlarken dedik ki abi gidiyo muyuz evveet gidiyoruz. Bize maç olsun da çamurdan olsun(bi de bize her yer Abdi İpekçi). Geçen sene Dünya Şampiyonası’nda milli takımı canlı canlı izleyememenin verdiği dayanılmaz ağırlık sebebiyle ben her türlü milli maça varım derdim zaten. Hemen Yeni Zelanda maçı için biletler alındı, Abdi İpekçi Spor Salonu’na gidiş için yol haritası çıkarıldı, bir önceki ve bir sonraki gün de maça göre şekillendi.
Düştük yollara. Baya da dere tepe düz gittik. Abi rica edicem ısrar etmeyin yol muhabbetine hiç girmek istemiyorum, zira 22 yaşında insanlara çocuk kilidi uyguladık, konusu açılınca kendimi iyi hissetmiyorum, anladınız siz onu. Zeytinburnu sınırlarına girdiğimizde yalan değil heyecanlandım. Hazırlık da olsa milli takım izlemenin keyfi, mutluluğu, eğlencesi bi başka olucaktı, oldu da.
Daha otoparkta “kaf kaf çek”en ben, oyuncular ısınırken dişlerimi falan sıkıyordum. Kerem Tunçeri abimiz,canımız yine full konsantre maçı bekliyordu, 3lüklerin kralı, tatlışların tatlışı tantunici Ömer Onan ışıl ışıl gözlerle neşeliydi yine ve ”celebrity crush”ım Cenk Akyol’un da gözler fıldır fıldır yaramaz çocuk misali turnikeler falan takılıyodu.
Daha sonra uzun uzun magazin kısmına dalışlar yükselişler yaparız diyerek kısa kesiyorum aydın havası oluyor ve maça geçiyorum.
Aşırı önden -bench arkası- izlemenin yarattığı dikkat dağınıklığının da etkisiyle ilk periyottan pek bişey anlamadık. Sonra toparlanıp ciddi ciddi oturduk maçımızı izledik ki, sizinle daha ilk yazıdan aramızda yalan dolan olsun istemem, hayatımda daha baygın maçlar da izlemişimdir ama şimdi aklıma gelmediği için Türkiye-Yeni Zelanda maçı ilk sırada yerini aldı. Skor açısından eh canım fena da değil işte derdirten ama görsel olarak izlemesek de olurmuş dediğimiz bi maçtı. Kerem Tunçeri’nin asistini smaçla sonlandıran yeni nesil bombası Enes Kanter’e de şık hareketlerinden dolayı teşekkürü borç bilirim. O güzel hareketi açın izleyin derim, dost tavsiyesi.
Totalde pek iç acıcı olmayan bi basket izleyip dönüş yoluna geçtik. Lan dedik bu basketle dedik acaba dedik of dedik pof dedik,içimiz kararmadı değil. Yine de içten içe biliyorduk ki bizim DEVler şampiyonaya başlamadan açılmayacak, neler yapabileceklerinin spoiler’ını verip heyecanı kaçırmayacaklardı. Geçen seneden sonra beklentilerin yükseklerde olduğunun herkes farkındaydı. Millilerin de ellerinden gelenin fazlasını yapmak için parkeyi gıcırdatacaklarından bir an bile şüphe etmemiştik.
Şampiyona başladı, ilk iki maçta Yeni Zelandayla olan 70-64lük galibiyete nispet yaparcasına şovlara giren takımımıza yollarda geçen bir günümüz feda olsun beeeh.
Son maçımızın final maçı olması ümidiyle, yine loloy loloy maddi manevi diye haykırıp muhahaha diye gülmek üzere, sonraki maçta görüşmek dileğiyle…
p.s. : son paragraftaki aşk mektubu bitişindeki 3 nokta tribi kadın duygusallığı örneğidir,saygılar.
sofu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder